İlk Doğuş











İlk çocuğuma hamileliğimde yalnız fakat çok güzel bir hamilelik geçirdim. Eşim iş nedeniyle şehir dışında çalışıyordu ve taşınmamız pek de mümkün değildi. Çünkü bulunduğumuz şehre de henüz 4 ay önce taşınmıştık :)
Benim cesaretim ve kendime olan güvenim işte tam da bu noktada başladı. Aslında hepimiz bir kahramanız.
Dediğim gibi belkide Allah'ın bir lütfuydu bu, çok güzel bir hamilelik geçirdim. İlk zamanlardaki bulantıların dışında hiç bir problem yaşamadım. Tabi hormonal duygu değişimlerini de saymazsak. :)
Annem çalıştığı için yanıma babam gelip gidiyordu. Hatta ultrasona bebeği görmeye girdiğinde ''İlk kez babasıyla gelen bir hastam oldu'' demişti doktorum. :) İnanılmaz bir deneyimdi onun için. Eski dönemleri düşününce...
45kg ile hamile kalmıştım. Açıkcası aşerdim mi bilemiyorum çünkü benim normalde de gece yarısı canım bir şeyler çeker. Ama sürekli ekşi, tuzlu tatlar yedim. Hatta bu vesileyle ''senin oğlun olacak'' diyenler de çok oldu. :)
Hamileliğim kışa denk geldiği için ve ekşi şeyleri çok yediğim için şanslıydım. Bol bol greyfurt tükettim. Hatta daha dilimlerken ağzımın suları akardı. Gerçi normalde de çok sevdiğim bir meyvedir. Meyve çok tükettim. Hamileliğimin ilk ayları yaz mevsiminin sonuna gelmişti. İlk 3 aylık dönemde bol bol limonlayıp maydonoz tüketmiştim. ( Açıkcası bide bunun hurafe tarafı da var. Eğer bol maydonoz yersen çocuğunun gözleri o renk olur diye :)) Evet oldu mu oldu gerçekten :) Yani ben de eşim de kahverengi gözlüyüz. Bilimsel yanı es geçersek, hurafelere inanırsak oldu gerçekten :) E tabi anneannemizin de gözü yeşilmiş yani. Biraz da miras kalma tarafı var :)
İlk 3 ay limon, bol limonlu maydonozlu salata, yeşil zeytin, tere, roka, yeşil elma, vişneli reçel, yaprak sarma, tuzlu çekirdek, ceviz karmaşasında kayboldum :) Hala aklıma geliyor da büyük bir iştahla yedim gerçekten ki normalde çok yiyen biri de değilimdir. Bu dönemde fazlasıyla mide bulantısı yaşadım. Özellikle bütün parfümlerden tiksiniyordum. Kükürtlü, parfümlü sabunlar, duş jelleri... Düşündükçe hala midem bulanır.. En sevdiğimse çubuk krekerdi bu donem midemi tek yatıştıran şeydi.
2. 3 ayda kış mevsime girmeye başlayınca hele ki greyfurt çıkınca, kimse beni tutamaz dedim. Sanırım en fazla yediğim şeylerden biri greyfurt, biri maydonoz diğeri ceviz. Cevizi özellikle anne karnında beyin gelişiminin başladığı evrede (5. haftadan itibaren) bol bol tükettim. Bu dönemlerde yine süt ve süt ürünleri de fazla tükettim. Gastrit problemim olduğu için laktozsuz süt içiyordum. Demir içeren yiyecekleri  C vitamini içeren meyve ve sebzelerle almaya özen gösteriyordum çünkü hamileliğimin son dönemlerine doğru kanımda düşüklük vardı. Aslında bu kalp çarpıntısıyla kendini göstermeye başlamıştı. Sanki içimde kelebekler uçuyor gibi.. Kan tahlili sonucu kansızlık çıkınca erken aylarda kan ilaçlarına başlamıştım. 
 Sebze olarak brokoli, karnıbahar, kereviz, ıspanak, pırasa tükettim. Kırmızı et ve balık da çok tükettim. İlk hamilelik olduğu için beslenmeme oldukça dikkat ettiğimi söylemeliyim. Yani doğal olmasa da faydalı besinler tüketmeye çalıştım. Kurutulmuş meyveleri (normalde çok tüketmediğim halde) akşamları sinema ya da dizi izlerken atıştırmalık olarak hep yanımda bulundurdum. Evet yedim içtim derken kontrolde oldukça kilo aldığımı gördüm :) Ben şok tabi. Aslında bu kadar yeme-içmede en fazla tükettiğim meyveydi ve doktorum meyvenin porsiyonunu azaltmamı söyledi. Doğumun daha kolay olabilmesi için özellikle normal doğumlarda çok kilo almanın bazı sakıncalarının olabileceğinden bahsetti. Bu süreçten sonra biraz daha dikkatli oldum evet ama hamileliğim süresince zararlı hiç bir şey tüketmemeye çalıştım. 
Sonuç olarak toplamda 20kg aldım. Evet top gibi yuvarlak bi karnım vardı.Arkadan bakıldığında hamileye benzemesemde yandan bakanlar ''oo hamile misiniz?'' gibi şaşkınlıklar yaşıyorlardı :)
Son 3 ayımda ağırlaştığım için hareketlerimde yavaşlama, nefes nefese kalma gibi zorluklar yaşasam da yürüyüşümden, nefes egzersizlerimden ve pilatesten uzak durmadım. Devam ettim. Günde 5km yol yürümeyi doğum zamanına kadar devam ettirdim. Evde de 1 saat nefes egzersizleri ve hamilelik pilatesi yaptım. Bununla ilgili bir çok video bulabilirsiniz. Doğumun nasıl kolay olacağıyla ilgili yazılar okudum. Doğum sırasında neler yapmam gerektiğini, nasıl doğru nefes alınmalı gibi yazılar okuyup, videolar izledim. Aslında doğumdan hiç korkmuyordum. Ben sezaryenden korkanlardandım :) Ve bebeğimin doğum anını görmek, hissetmek için normal doğumu seçmiştim. Ve kesinlikle epidural gibi uyuşturma yöntemlerini seçmek istemedim. Her şeyiyle canlı bir doğum yapmak istedim. Kendimi de bu son 3 ayda bu yönde motive ettim. İşte o zaman yani son 3 ayımda başka bir benlik oluştu bende diyebilirim. Aslında hayatta hep tek olduğumu, her şeyden önemli olan tek kişinin doğacak olan çocuğum olduğunu, ailenin her zaman senin için neler yapabileceğini o zaman anladım. Hamileliğimde yalnız da olsam bir çok sorunla da başettim aslında. Her aile gibi yaşanan sorunları tek başıma zor da olsa atlattım. Güçlendim. 
Son aylarıma doğru yine okuyarak öğrendiğim bir şey yemeye başladım. Hurma. Mucizevi bir yemiş.İçerisinde bulunan oksitosin maddesi modern tıpta doğum kolaylaştırıcı bir ilaç olarak kullanıldığını okuduğum zaman bi kenara not almıştım. 36. haftamdan itibaren önceleri günde iki kez yemeye başladım. Sonra arttırarak devam ettim. Günde 5 tane yemeye başladım. Doktora kontrole gittiğimde ilk muaynemde açılmamın 2cm olduğunu her an doğum yapabileceğimi söylemesiyle bir heyecan başladı. Artık gelecek :)
Hemen o heyecanla annemi aradım ve izin işlerini halledip gelmesini söyledim. Tabi annem hemen iznini aldı ve o gün akşam geldi babamla.. Ertesi gün doktora gittiğimde ''bekleyelim'' diyince tüm heyecanlar suya düştü. 36. haftamdaydım ama sabrım da kalmamıştı artık. Eşime haber veremiyorum gelebilir mi, yetişir mi, ya doğum yapmazsam aldığı izin boşa gidecek derken tam bir muammanın içindeyiz. Babam geri döndü annemle eşimin annesi kaldı yanımda. Son anlar artık sürekli nst için kontrole gidiyoruz, sancılarım çıkıyor ama hiç bir şey hissetmiyorum nasıl oluyorsa. Acı eşiğim sanırım yüksekti iyi bir şey miydi bilmiyorum ama hoşuma da gidiyordu bu durum. Eve geldik artık 1 hafta daha bu şekilde geçti 37. haftamdayım. Sabah kalktık Büyükçekmece sahilinde yürüyüş yaptım eve geldim ve oturduğum binanın merdivenlerini 3 kez inip çıktım. Merdiven inip çıkma bebeğin kanala girmesini kolaylaştırdığını okumuştum. Kesinklikle son haftalarda yapılması gereken bu iniş çıkış zaten kanalda olan bebeği biraz daha indirdi sanırım :) Artık gerçekten çok ağırlaşmıştım ve kasıklarımda inanılmaz bir ağrı hissetmeye başladım. 
Eşimin annesi de o akşam konuşurken halk arasında doğumun habercisi bir hareket olduğunu söyledi. ''Sert bi zemine yerde oturup sırtını duvara dayayıp ayaklarını uzat'' dedi. ''Daha sonra sağ ayağını kaldırıp sol ayağının parmak ucuna getirmeye çalış'' dedi. Ben değil ucuna getirmek ayağımı kaldıramıyorum bile. O zaman dediki ''Bugün yarın olur'' :)
Sabah kontrol için yataktan kalktığımda birden suyum geldi. Hemen yanımda yatan anneme söyledim. Annem tabi panik sanki doğum yapacak gibi sıçradı yataktan. Hemen tuvalete gittim ve baktım kontrol edemiyorum baya baya geliyo tabi azar azar ama tutamıyorum. Önce anlamak için sıvıyı kontrol ettim, kesinlikle hamile olanlara ve olacaklara söyleyeceğim ilk şeylerden biri.. Olur ki suyunuz gelirse mutlaka ama mutlaka koklayın. O bebeğinizin kokusu ve inanın hafızanızdan kesinlikle silinmeyecek bir koku.. Hiç bir şey öyle kokmuyor. Ve hafızanızın deerinliklerinde kalıyor. O an o kadar heyecanlandım ki anlatamam. Ama yine de panik yapmadım. Zaten çantam hazırdı ve kapımın önüne koymuştum. Hemen üzerimi giyindim ve kahvaltımı yaptım. Hatta okunmuş hurmamı da yedim ve taksi çağırdık. Gittiğim hastane evime 6km kadar uzaklıktaydı. Hastaneye vardığımızda hafiften sancı da hissediyordum ama rahatsızlık verici değildi. Hafif karın ağrısı şeklindeydi. Anneme ''anne bu mu doğum sancısı yani'' diyerek az sonra olacaklardan habersiz girişimi yaptık. Hemen doğumhaneye aldılar ve ilk adrenali tam yüreğimde hissetirdiler. ''Doğum başlamış'' Bu cümle ağızdan çıktığı an tam yüreğime nokta atışı yaptılar resmen :) Yok yok çok sakinim :) Korkmuyorum. Eğer korkuyorsam da gerçekten çok güzel bastırdım bu duyguyu. :)
Sancılar çok olmayınca açılmam 5cm olunca suni sancıyla destekleyeceklerini söyledi doktor. Aslında korkum suni sancıydı ki öyle de oldu. Suni sancıyı verdikleri andan 5dk sonra güle oyanaya hastaneye gelen Esra gitti ''İmdaaat kurtarın anne ben doğum yapmicam, beni sezaryene alsınlar yok ben hayatta yapamaaaaam, aaaaahhhhhh, bu ne biçiğm bi şeyy, bunun dakikası yokmu, hani 10 dkda bir gelecekti, ne zaman biticek bu sancı, anneeee, Şafak nerde'' diye ortalığı resmen darmaduman eden Esra geldi diyebilirim :) Sancı geçtiğindeyse '' Aaa tamam anne yaa ben yaparım normal doğum istiyorum, ben istemem öyle sezaryen falan, yaparım ya, çok iyiyim bak, hiç canım yanmıyo anne, yaparım ben, normal doğurcam'' diyerek resmen kişilik çatışması yaşadım. :) Sancı geldiğindeyse sil baştan. :)
Hemşire gelip bağırma sonrası ''Sakin ol, bebek strese girebilir, sancın geldiğinde kesinlikle bağırma, sadece derin derin nefes al ver, bu senin sancısı hafifletecek'' diyince ''Evet doğru okumuştun Esra, uygulamanın zamanı geldi'' dedim kendime. Evet hafifletmiyo belki ama bebeğim için zor da olsa dayandım. Sabah saat 8de gittiğim hastanede yaklaşık 2 saat kadar sancıları çektim. Her sancıda derin derin nefes alıp verdim tıpkı egzersilerde yaptığım gibi. Sancı gittiğinde de nefeslere devam ettim. Artık doğum haneye alındığımda meşhur çatala çıktım. İşte o an dank dedi beynimden vurulmuş gibi oldum. Tam olarak asıl heyecanı orda yaşadım. Aslında heyecandan çok hayatın gerçeğiymiş. Bambaşka boyuta o an geçtim sanırım. :) Yani nirvanaya ulaştığım an :)
Sancılarım dakikakalara düştüğünde daha çok derin derin nefesler alıp kendimi telkin etmeye ve sakinleştirmeye başladım. ''Sakin ol Esra, tüm benliğinle artık kavuşma anı,varolma zamanı, artık tam olarak bir olma zamanı.. Hemşireler başımda dört dönerken bi anda vücudum istemsizce ıkınmamı söyledi.. O nasıl bir histir Allah'ım. ''Şuan çok kötüyüm, ıkınmak istiyorum'' diye bağırdığımı hatırlıyorum :) (Bu arada eşime daha bu sıralarda haber verildi.Ben doğum haneye alındığımda yeni otobüs bulmuş)
Hemşire kontrol edip ''evet bebek geliyor, doktoru çağırın'' dediğinde doktor sanki yanıma ışınlandı. Ne kadar kısa süreydi o öyle :) ki doktor 2. katta bulunan odasında bense 5. kattaydım :)
''Evet Esra, sakin ol, doğum başladı. Beni dinle ve sakin ol, kesinlikle bağırmak yok, dediklerimi unutma, sancın geldiğinde derin derin nefes al-ver, sancın kesildiğinde çeneni göğsüne daya ve tüm gücünle ıkın, hadi başlıyoruz, ıkın Esra'' Nasıl bir güçtür, nasıl bir duygudur, nasıl bir andır, nasıl bir savaştır kesinlikle tarifi yok, anlatılamaz. Hiç bir acı yok, hiç bir şeyin önemi yok, sanki zaman durmuş ve sadece o zamanda ben ve bebeğim var. Tüm gücümle ıkındım ama gelmedi, sancım başladı, derin nefesler alıp veriyorum artık doğsun isterken ikinci kez tekrar '' Ikın Esra'' tüm gücümle yine. ''Ikın Esra, evet başını görüyorum, saçlı bu bebek maşallah simsiyah saçları aman Allah'ım'' derken doktor tekrar tüm gücümle ıkındım. Bi anda karnım öyle bir boşaldıki ve bebeğimin sesi kulaklarımda. 13.04.2011 Saat 12:20. İnanamıyorum ya, o kadar duygular had safhadaki tutamadım tabi kendimi ağlıyorum ama hayatımda hiç böyle ağlamamıştım. Mutluluktan ağlamak bu işte. Gülmek-bağırmak karışımı bir şey:) Ya yerim onu ben minicik ufacık simsiyah saçlı kıpkırmızı bir bebek. Hep yeni doğanlar çirkin derler ya. Yok öyle bir şey. Hepsi melek. Kucağımda göbek kordonu kesildi düşünün. Hemen kucağıma aldım, ağlarken birden sustu. İnanılmaz bir lütuf bu. İnanılmaz bir hediye. İnanılmaz bir mucize. Canımdan can. Bakamıyorum, kıyamıyorumki bakmaya. Tabi o kadar kısa kaldıki kucağımda, üşüyordu çünkü. Hemen aşısı, kanı, sarıp sarmalanması, nefesi aldılar. Ben tabi hala aynı yerdeyim. İkinci kez tekrar bir ıkınmayla içimde kalanlar temizlendi. O an geçmedi. Artık odama gidip emzirmek istiyorum, sarılmak istiyorum derken doğum haneden çıktık. Karşımda annem çıkana kadar ben, kapıda beklemiş. Gözler şiş hala ağlıyor. Odaya gittik yatağıma yattım, hemşireler sorular derken Berkay geldi. Bebeğim, karnı aç, emziricem. Herkes bi ağızdan ''Şöyle tut, şöyle emzir, emzir emzir gelir sütün, dur alamadı memeyi, şöyle ver'' diyor ama benim inanılmaz bir acım var. Doğum sancısı hiç bir şey yanında. ''Canım acıyor'' diyorum kimse duymuyor. Bebeği nerdeyse atıcam birinin eline o kadar can havli. Annem ''bi dakika canım acıyor diyor'' diye  bağırınca herkes sustu. Örtüyü kaldıran hemşire ''kanaması var'' diye bağırmaya başladı. Ben zaten o kanı görünce inanamadım. Nasıl bir kan. Acımdan yerimden kalkamıyorum. Tekerlekli sandalyeye alırken bi baygınlık yaşadım ama ''Esra sakin ol, bilincini kaybetme'' diyorum kendime. Annemin sesi yankı gibi ''Noluyo'' diye çığlıklar atıyo. Tekrar doğum haneye alındım ve çatala çıktım. Doktor kontrol etti ama canım o kadar acıdıki anlatamam. Bu gibi durumlarda makattan konrol edilirmiş. Hani baya açık yaralarda üzerine parmakla bastırırsınız ya. O kadar şiddetliki. Doğum sancısı hiç bir şey. ''Hematom oluşmuş, narkoz veriyoruz, dikişler açılacak'' duyduğum son şey. İç kanama geçirmişim.Doğum sırasında rahimdeki ana damarda yırtılma meydana gelmiş. Uyandığımda her şey bitmişti saat 13:20 falandı sanıyorum. ''Ne kadar çok uyudum'' diye açtım gözümü. Başımda annem. Ah annem, can annem...
Biraz bekledikten sonra odaya almak için kalktım hemşirenin yardımıyla ve birden yığılmışım. Bu sefer aşırı bir titreme. Kan kaybına bağlı şoka girmişim. Annem yine çığlık çığlığa... Tekrar yatırıldım bu sefer kan verildi ve kan ilaçları serumla birlikte..  Hemoglabin seviyem 4e kadar düşmüş. Hala sonuçlar durur. Her an kan takibi yapılmıştı. İlk doğumum aynen bu şekilde oldu ama her şey için şükrediyorum. Neden mi? Her şeyde bir hayır vardır çünkü. Belki bebeğime bir şey olacaktı. O'nun minicik bedeni bu kadar acıyı kaldırabilir miydi.. İyi ki bana geldi ona gelmedi. Hep şükrediyorum. Sağlıklı bir bebeğim oldu. İsteyen herkese de nasip olsun.
Bu yaşadıklarımdan dolayı sütüm de gelmedi, onun için de ayrı üzüldüm ama sağlıklıyız ya, birbirimize bağışlandık ya.. Gerisi önemli değil dedim hep. Hayatta her şeyden önemli olan sağlık.
 Doğumlar, ölümler evet hepsi bizim için. Ve ikiside incecik bir çizgi insan hayatı için. Ben hayattayım, bebeğim hayatta, sağlıklıyız ya ikimiz. Varsın yaşamış oldum öyle bir şeyi, vardır bir bildiği ki yaşattı bana o anı.. Belki şu an böyle düşünmem o yüzden. 
Diyorum ya korkmak çözüm değil. Hayatta en büyük korkum ölüm korkusu. O an ölebilirdim de... Şükürler olsun hayattayız. Sağlıklıyız. Önemli olan bu benim için. 
Benim ilk doğum hikayem böyleydi. Doğum yapacaklar için ya da normal doğum isteyenler için korkutma değil amacım, aksine cesaretlendirmek. Ki bu yaşadıklarıma rağmen ikinci doğumumu da normal istedim. Onu da daha sonra anlatacağım. Bu baya uzun oldu. O da bi bu kadar sürer sanıyorum. :)

Hayattan korkarak değil, hayata karşı cesaretli dimdik durursa her şeyin üstesinden gelir kadın dediğin. Çünkü kadın güçlüdür, cesaretlidir her şeyden öte ANAdır. 




Sevgiler Esy.




Bunlar da ilginizi çekebilir

4 yorum

  1. Takipteyim tatlım ;) Çok güzel bir yazı olmuş, eline sağlık...

    YanıtlaSil
  2. yazınızı sonuna kadar okudum gerçekten çok duygulandım, ağlattınız beni allah ikinize de uzun ömür versin :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Amin, çok teşekkürler iyi dileğiniz için.. Sıkılmadan okuduğunuz için ben teşekkür ederim. Şu bir anlık hayatta dualar çok önemli.. Sevgiler.. :)

      Sil

Yorum bıraktığınız için teşekkür ederim.